Maymuncuk Çetesi’nde Haklı Şiddet

A. Furkan PALABIYIK

“insanlık ile doğa arasındaki çatışma insan ile insan arasındaki çatışmanın bir uzantısıdır. Ekoloji hareketi, tüm yönleriyle tahakküm sorununu kucaklayamadığı müddetçe, zamanımızın ekolojik krizinin kökenindeki sebeplerin ortadan kaldırılmasına yönelik hiçbir katkıda bulunmayacaktır. Eğer ekoloji hareketi, genişletilmiş bir devrim kavramının gerekliliği ile radikal bir şekilde uğraşmaksızın, sadece kirlilik ve [vahşi hayatı] koruma kontrollerindeki reformizme –sadece ‘çevrecilik’e– bağlı kalırsa, mevcut doğal ve beşeri sömürü sisteminin güvenlik supabı olarak hizmet edecektir” – Bookchin
Eko-terörizm, ABD Federal Araştırma Bürosu tarafından, doğada tahribata sebep olan, doğanın dengesini bozmaya yönelik eylemlerde bulunan kamu kuruluşlarının ya da özel kurumların mallarına, doğaya verilen tahribata dikkat çekmek ya da bu tahribatı durdurmak amacıyla, eko-politik ya da bireysel nedenlerle zarar vermektir. Ciddi bir grup tarafından eko-terörist aktiviteler, sebepleri doğrultusunda haklı bulunurken, bir grup da bu eylemlerin vandalizmden farksız olduğu görüşündelerdir.
Çevresel konular üzerinde hassasiyetle duran ve hayatının büyük bir bölümünü çevresel sorunlar üzerine düşünmek ve yazmakla geçiren Edward Abbey’in 1975’te yayımladığı Monkey Wrench Gang adlı roman, edebiyat ve sosyoloji literatüründe eko-terörizm ve eko-vandalizm terimlerine farklı bir bakış açısı sunmuştur. Roman, literatüre eko-terörist eylemleri ifade etmek için “monkeywrenching” terimini kazandırmıştır.
Romanda monkey wrench (maymuncuk) çetesi olarak adlandırılan ve bir seyahat sırasında yolları kesişen Doc, Hayduke, Smith ve Bonnie adında dört karakterin Colorado Nehri üzerinde bulunan Glen Kanyon Barajı’nı, yapımı aşamasında doğaya verdiği tahribat sebebiyle havaya uçurma planlarını, ve bunun yanı sıra doğaya dost olmayan reklam panolarını yakmalarını, yine doğal güzelliğe sahip bir alan içinde bu güzelliğe zarar veren ve görüntü kirliliği oluşturan buldozerleri patlatmalarını konu ediyor. Ancak bireylerin yaptıkları bu eylemlerden ötürü en ufak bir pişmanlık duymamaları ve bu eylemlerini sebeplendirmeleri beni “eko-terörizm haklı çıkarılabilir mi?”  sorusunu sormaya ve cevap aramaya sevketmiştir.
Kapitalizmin dünya üzerinde nüfuzu ve geçmiş yıllardaki küreselleşme anlayışı, insanlık tarihiyle kıyaslandığında tarihin çok kısa bir diliminde, kendisinden geride kalan binlerce yılda oluşmamış ciddi bir kirlenmeyi ve yok oluşu birkaç yüzyılda yaratmıştır. Doğası gereği kapitalizm, daha çok kâr, daha çok para ve sömürü için doğayı bir araç olarak kullanmaktadır. Doğaya verilen tahribatın alarm verici boyutlara ulaşmış olması, küresel ısınma, verimli üst toprağın kaybı, yağmur ormanlarının yok edilmesi, doğal türlerin hızla tükenmesi gibi sonuçlara yol açmaktadır.
Kapitalizm, bu kadar hızla yayılmadan önce, görülen manzara insanın doğaya bağımlı olmasıydı ve bu bağımlılık beraberinde bir ölçü, saygı getiriyordu. Ancak kapitalizm yayıldıkça, üretken konumdan tüketen konuma geçen insanoğlu, doğayla bağlantısını ne yazık ki kaybetti ve tüketici konumuna geçti. Dolayısıyla doğa da üreten bir konumdan, tüketilen bir araca dönüşmüş oldu.
Yukarıda bahsettiğim eko-terörizm olarak adlandırılan eylemler, aslında köklerini bu önüne geçilemez kapitalist sistemden alıyor. Maalesef günümüz dünyasında, akademik alana taşınan doğayı koruma ve tahribatın düzeltilmesi için yapılması gereken eylemler, çok fazla kitleye ulaşamıyor, ulaşması engelleniyor ya da paranın gücü önüne geçiyor. Ancak bir yandan doğa yavaş yavaş tüketilirken, gelecek nesillere bırakılması gereken bir şeyler olduğunu düşünen bireylerin ideallerindeki dünyaya kavuşmak için tepki gösterme, dikkat çekme aracı olarak yalnızca şiddet kalıyor.
Romanda bahsedilen karakterlerin geçmişlerinin, toprağa olan sevgilerinin, akademik bilgilerinin yadsınamayacak derecede zengin olduğunu görüyoruz. Belirtmek istediğim nokta, onlar yaptıklarını içi boş bir eyleme dönüştürmüyorlar. Aslında doğaya zarar veren makinelere zarar vererek zararı eşitlemiş oluyorlar.
Özet olarak, doğanın bir araç olarak görülüp tahrip edilmesi, doğayı, çok kısa bir süre sonra üzerinde gereği gibi, insani vasıflara sahip olarak yaşayamayacağımız bir yer haline getirmektedir. Bunu engellemenin yolu elbette eğitimden geçmektedir. Ancak eğitimin karşısında, eğitimi satın almaya tenezzül bile etmeyen bir zihniyet karşısında kayıtsız kalınamayacağı için, romanda ve dünyada bahsi geçen eylemlerin eko-terörizm olarak nitelendirilmesinin bir kez daha sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.

Kaynakça
Edward Abbey. Monkey Wrench Gang. New York: Perennial Classics, 2000.
Bookchin ??

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Türkiye'nin en iyi hd film izle sitesi.
Seo'nun en iyisi Ankara Seo danışmanlığı
Türkiye'nin en iyisi replika saat